haber
174
Aynı sorunu yaşayan Süleyman Çelik biraz da abartarak
“biz zamanında hesap makinesini doğru kullansaydık onca
ihracat fırsatını kaçırmazdık. Bizim değer biçemediğimiz
mobilyalarımıza pahalı diyen ihracat müşterilerine kıza-
cağımıza, duygusal değil profesyonel tepki verseydik çok
farklı olurdu. Çünkü her malın dünyada bir ‘olur’ rakamı
var. Adam onu bizden istiyordu. Ama biz sanki bizi soyma-
ya çalışıyor gibi algılıyor, güzelim koltuklarımıza bu fiyatı
mı layık görüyor diye kızıyorduk.”
Bir başka usta Nail Çakır dönüyor dolaşıyor
mesleğinin saygı görmediğinden, emeklerinin
kıymetinin bilinmediğinden, çırak yetişmedi-
ğinden bahsediyor ve ben bu işi bırakacağım
diyordu. “İnanabiliyor musun Barış! Benim
sadece iskelet döşemesinin kontrolünü yap-
mak için saatlerce oturum kontrolü yaptığım
berjere ayakkabısının burnuyla vurup ‘bu kaça’
diyen görgüsüz, saygısız insanlarla muhatap
olmak zorunda kalıyoruz.” Birkaç yıl önce bıra-
kıp emeklilik hayallerini gerçekleştirene kadar
tam sekiz yıl boyunca bunu söyledi. Yani sekiz
yıl boyunca işine sevgisi, mesleğine bağlılığı
yüzünden noktayı koyamadı. Firmayı kendi-
sinden sonra aynı kalitede mobilya üreten bir
firma olarak yaşatabilecek adamı bulma umu-
duyla onca sene umutla ama maalesef nafile
yere bekledi.
Adnan Bostan, Nail Çakır, Engin Küçük
Süleyman Çelik




