Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  381 / 404 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 381 / 404 Next Page
Page Background

gezi

Melik Salih’in yaptırdığı Zinciriye Medresesi’ne

ulaştık. Medresenin ortasındaki minik havuzun

huzurlu havası ve yapıyı çevreleyen yılların eski-

temediği sarı sütunların verdiği koruyucu güvenle

derin derin nefesler aldım.

Zinciriye Medresesi’ne gelenler mutlaka manza-

raya bakan pencerenin kenarında ve içerideki

havuzda yansıyan görüntülerinin eşliğinde fotoğraf

çekilmeliydi. Biz de bu bilgileri es geçmeden fotoğ-

raflarımızı denilen şekilde çekildik.

Mardin Cumhuriyet Meydanı’na indiğimizde ise

Ekim ayının yakıcı güneşiyle dışımız kadar içimiz

de kavrulmuştu. Meydandaki bir çay bahçesine gi-

dip oturmak farz olmuştu. Yöresel tatları deneme-

ye bayıldığım için Mardin’e özgü “Asir” adlı içeceği

sipariş etmiştim.

Asirin içinde limon kabuğu, toz zencefil, özel bir

baharat karışımıyla meyan kökü bulunuyordu. Kızı-

lımsı bu içecek, bardağın içerisindeki serinliğini

muhafaza etmeye çalışıyordu.

İçecekten bir yudum alınca boğazım yandı. Bu yan-

ma bana acı vermedi, aksine nefesim açıldı. Sanki

bana bir güç enerji verdi ve Mardin Meydanı’ndan

koşarak Midyat’a varacağımı düşündüm.

Ye ve Zevk Al!

Otobüsümüze binip Midyat yoluna çıktığımızda

sıra sıra üzüm bağları karşıladı bizi. Midyat’ta ya-

şayan Süryaniler bu üzüm bağlarından evlerinde

şarap yapıp satıyordu. Yarım saatlik bir yolculuk-

tan sonra Midyat’a vardık.

Midyat’ta o kadar çok çocuk vardı ki, onların çev-

remizi sarması nedeniyle yürümemiz zorlaşıyordu.

Hepsi de rehberlik yapmak isteyip karşılığında

para istiyordu. Taşlara ince işçilikle oyulmuş motif-

leri gelinlik işlemesi gibi üzerinde taşıyan konakla-

rın güzelliğini izleyerek o anda kaybolurken birden

bize uzanan minik bir el bizi hayal dünyamızdan

koparıyor, “Abla anlatayım mı bu konağı?” sorusu-

nu duyunca da gülmeden edemiyorduk!

Kısmetimizde Midyat’ın ünlü Konuk Evi Konağı’nı

da görmek varmış… Yıllar önce “Sıla” dizisinin

çekildiği bu konağın tepesine çıktığımızda tüm

Midyat’ı ayaklarımızın altında görürken, güneş de

gözlerimizi kamaştırıyordu. Konağın her bir bölü-

mü ayrı bir ince işçilikle işlenmiş ve dokunmaya

bile kıyamayacağınız kadar güzeldi.

Konaktan ayrılıp Midyat Merkez’e gidince Süryani

Şaraplarını denemeden ayrılmak istemedik. Ev ya-

pımı o kadar çok çeşitte şarap vardı ki… Mahlepli,

öküzgözü, beyaz… Birçok çeşit…

Midyat’ta yemek yemek ise bir ihtiyaçtan ziya-

de zevk haline gelmişti. Tüm Güneydoğu gezim

boyunca en çok zevk alarak yediğim yemeğin

mekânı Midyat Bahar Sofra Salonu’ydu. “Midyat

Tabağı” sipariş ettiğimizde kaburga dolması, içli

pilav, fırın güveç, kavurma, Şam Börek, içli köfte-

den oluşan bu tabak bizi doyururken yediğimizden

de keyif almamızı sağladı.

Kalp Kokteyli

Karnı doyan yollara düşerdi. Biz de Hasankeyf’e

doğru yol aldık. Sizin kalbinizi hüzün, şaşkınlık

ve heyecan bir araya gelerek kokteyl gibi bir

duygu ile işgal etti mi hiç? Bu nasıl mı mümkün?

Hasankeyf’e gidin ve bu kokteylden kalbinizin

tatmasına izin verin!

Hasankeyf’te tarihi yüksek bir minare karşıladı bizi.

Baraj yapımıyla birlikte minarenin neredeyse tepe-

sine kadar su altında kalacağını duyunca Halfeti’de

üzerinden tekneyle geçtiğimiz mezarlar, okullar,

yollar, evler geldi aklıma. Birden nefesim kesildi.

Bastığım toprak sanki suyun altında kum olmuş,

ben de nefes almaya çalışan bir balık olmuştum…

Basından takip ettiğim kadarıyla Ilısu Barajı

yapımı tamamlanınca Hasankeyf’in sular altında

kalacağını biliyordum ama yerinde bu olaya şahit-

lik etmek beni hüzünlendirmişti. Bir tarihi sular

altına gömmek…

Hasankeyf’i Artuklulardan alan Eyyubiler, burayı

yeniden inşa etmişlerdi. Mağaralar ise görülmeye

değer yerlerdi. Günümüze kadar mağaralarda

yaşayan insanlar, evleri belledikleri bu yerlerden

çıkarılmışlardı. Büyük dedelerden kalan mağara

ev kültürü de bu şekilde yok edilmişti. Öğrendi-

ğimize göre bu mağaralardan birinde Osmanlı

Dönemi’nden kalma tapularını saklamaları sayesin-

de hâlâ bir aile yaşamaktaydı. Mahkemeler devam

etse de mağarada yaşamaya devam ediyorlardı.

Mağaranın karşısındaki çaycıda otantik ortamda

ayakkabılarımızı çıkarıp bağdaş kurarak oturup

mağaraları heyecan ve şaşkınlıkla izlerken, çok ya-

kın bir zamanda bu yerlerin sular altında kalacağı

düşüncesiyle de hüzünlendik.

Yöreye özgü ballı, cevizli, sütlü kahveyi yudumlarken

de hüznüm devam etti. Bu güzel tat bile mutluluk

veren serotonin hormonumu harekete geçirememiş-

ti. Kalp kokteylini en acısından yudumluyordum.

Sonunda İstanbul’a dönme vaktim gelmişti.

Diyarbakır’dan havalanacak uçağımız için gü-

neşi ardımıza alarak yollara düştük. Karışık bir

dönemde, ateşlerin arasından, taşlarla ve yanan

lastik dumanlarıyla heyecan ve korkunun karışımı

bir duyguyla yolculuğumuzu noktalasak da tüm

bunlara değdi!

379