gezi
375
kendini göstermiş ve kimi mozaik eserlerin yarısı çalınmış,
yarısı müzede sergileniyordu. Mitolojik kahramanlarla
kol kola girerek tarihi hissettikten sonra Zeugma Mozaik
Müzesi’nden ayrıldık.
Göç Yolu, Ölüm Yolu mu?
Sırada Birecik Doğa Koruma ve Milli Parklar Şefliği ziyareti
vardı. Koruma altına alınan kelaynakları her zaman televiz-
yonda görürken, burada yerinde görmek beni daha fazla
etkiledi. Tek eşli olan kelaynakların eşleriyle ilk çiftleşme-
lerinden sonra saçları dökülüp, tüylerinin rengi de güneşte
daha da fosforlu görünecek şekilde değişiyordu. Birecik’te-
ki kayaların içerisinde bulunan besin maddeleri nedeniyle
burası kelaynakların uğrak yeriydi. Göçmen olan bu kuşlar,
bir günde yüzlerce kilometre kat edebiliyorlardı. İki kelayna-
ğa çip yerleştirip göç yollarını inceleyen Birecik Doğa Koru-
ma ve Milli Parklar Şefliği, maalesef kötü bir sürprizle karşı-
laşmıştı. Ortadoğu’nun karışık ortamı, doğaya da etki etmiş
ve kelaynaklardan biri Suriye’de, diğeri Yemen’de ateş
açılarak öldürülmüş ve sinyali kaybolmuştu. Bu nedenle bu
sene kelaynakları tel kafesin ardında tutup, bekletiyorlar ve
göç yollarının “ölüm yolları” olması önleniyordu.
Bir sonraki durağımız ise Halfeti’ydi. Sarı tonlarının güneşin
sıcak ışınlarıyla yer yer değiştiği vadileri aşarak Halfeti’ye
varmıştık. Halfeti, Şanlıurfa’ya bağlıydı. 2000 yılındaki
baraj inşasından sonra Halfeti’nin bazı köyleri su altında
kalmıştı.
Tekne ile açılırken limonata kıvamındaki yumuşak hava,
yüzümüzü yalayıp geçiyordu. Teknenin motor sesi dışında
hiçbir ses yoktu. Dağların arasındaki suda teknemizle akıp
giderken, güneşin batışı da zaman zaman gölge oyunlarıyla
manzaramızı şenlendiriyordu.
Sular altında kalan köylerin üzerinden geçtiğimizi dü-
şündükçe ise bir hüzün kalbime oturdu. Okullar, evler,
mezarlıklar… Hepsi suyun altındaydı… Teknemiz bir köye
geldiğinde yarısı suyun altında kalan bir cami minaresi
bizi hüzünle selamladı. Buradaki yerleşim yerinin sular
altında kalmasının bundan daha hüzünlü bir kanıtı ola-
mazdı. Köyün tepede kalan kısımları su altında kalma-
dığından evler de annesinden ayrılmış yavru kuşlar gibi
boyunlarını bükmüşlerdi. Evlerin arasından yaşlı bir adam
yürüyerek oradaki tek yaşam belirtisinin kendisi olduğunu
gösteriyordu.
Hüzünle Halfeti’den ayrılıp Şanlıurfa’nın yolunu tuttuk.
Kahır Odası
Bizim için günler bitse de geceler devam ederdi.
Şanlıurfa’ya gelip, sıra gecesine katılmadan buradan
ayrılmamalıydık. Otelde yarım saat içinde hazırlanıp yemek
yedikten sonra sıra gecesinin yapılacağı Edessa Konuk
Evi’nin yolunu tuttuk.
Çok önemli bir durum olmazsa konakladığım ya da gittiğim
mekânların isimlerini vermiyorum. Ama Edessa Konuk
Evi’nden bilhassa bahsetmem gerekiyor ki; yolu Doğu’ya
düşenlere biraz olsun rehberlik edebileyim.
Edessa Konuk Evi, birkaç salonu olan ve her salonunda
ayrı sıra gecesi eğlencesi yapılan bir mekândı. Biz mekâna
gidince görevliler grubumuza yer bulmakta zorlandı ve bir
Bizim için günler
bitse de geceler
devam ederdi.
Şanlıurfa’ya gelip,
sıra gecesine ka-
tılmadan buradan
ayrılmamalıydık.
Otelde yarım saat
içinde hazırlanıp
yemek yedikten
sonra sıra gece-
sinin yapılacağı
Edessa Konuk
Evi’nin yolunu
tuttuk.




