Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  377 / 404 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 377 / 404 Next Page
Page Background

gezi

375

kendini göstermiş ve kimi mozaik eserlerin yarısı çalınmış,

yarısı müzede sergileniyordu. Mitolojik kahramanlarla

kol kola girerek tarihi hissettikten sonra Zeugma Mozaik

Müzesi’nden ayrıldık.

Göç Yolu, Ölüm Yolu mu?

Sırada Birecik Doğa Koruma ve Milli Parklar Şefliği ziyareti

vardı. Koruma altına alınan kelaynakları her zaman televiz-

yonda görürken, burada yerinde görmek beni daha fazla

etkiledi. Tek eşli olan kelaynakların eşleriyle ilk çiftleşme-

lerinden sonra saçları dökülüp, tüylerinin rengi de güneşte

daha da fosforlu görünecek şekilde değişiyordu. Birecik’te-

ki kayaların içerisinde bulunan besin maddeleri nedeniyle

burası kelaynakların uğrak yeriydi. Göçmen olan bu kuşlar,

bir günde yüzlerce kilometre kat edebiliyorlardı. İki kelayna-

ğa çip yerleştirip göç yollarını inceleyen Birecik Doğa Koru-

ma ve Milli Parklar Şefliği, maalesef kötü bir sürprizle karşı-

laşmıştı. Ortadoğu’nun karışık ortamı, doğaya da etki etmiş

ve kelaynaklardan biri Suriye’de, diğeri Yemen’de ateş

açılarak öldürülmüş ve sinyali kaybolmuştu. Bu nedenle bu

sene kelaynakları tel kafesin ardında tutup, bekletiyorlar ve

göç yollarının “ölüm yolları” olması önleniyordu.

Bir sonraki durağımız ise Halfeti’ydi. Sarı tonlarının güneşin

sıcak ışınlarıyla yer yer değiştiği vadileri aşarak Halfeti’ye

varmıştık. Halfeti, Şanlıurfa’ya bağlıydı. 2000 yılındaki

baraj inşasından sonra Halfeti’nin bazı köyleri su altında

kalmıştı.

Tekne ile açılırken limonata kıvamındaki yumuşak hava,

yüzümüzü yalayıp geçiyordu. Teknenin motor sesi dışında

hiçbir ses yoktu. Dağların arasındaki suda teknemizle akıp

giderken, güneşin batışı da zaman zaman gölge oyunlarıyla

manzaramızı şenlendiriyordu.

Sular altında kalan köylerin üzerinden geçtiğimizi dü-

şündükçe ise bir hüzün kalbime oturdu. Okullar, evler,

mezarlıklar… Hepsi suyun altındaydı… Teknemiz bir köye

geldiğinde yarısı suyun altında kalan bir cami minaresi

bizi hüzünle selamladı. Buradaki yerleşim yerinin sular

altında kalmasının bundan daha hüzünlü bir kanıtı ola-

mazdı. Köyün tepede kalan kısımları su altında kalma-

dığından evler de annesinden ayrılmış yavru kuşlar gibi

boyunlarını bükmüşlerdi. Evlerin arasından yaşlı bir adam

yürüyerek oradaki tek yaşam belirtisinin kendisi olduğunu

gösteriyordu.

Hüzünle Halfeti’den ayrılıp Şanlıurfa’nın yolunu tuttuk.

Kahır Odası

Bizim için günler bitse de geceler devam ederdi.

Şanlıurfa’ya gelip, sıra gecesine katılmadan buradan

ayrılmamalıydık. Otelde yarım saat içinde hazırlanıp yemek

yedikten sonra sıra gecesinin yapılacağı Edessa Konuk

Evi’nin yolunu tuttuk.

Çok önemli bir durum olmazsa konakladığım ya da gittiğim

mekânların isimlerini vermiyorum. Ama Edessa Konuk

Evi’nden bilhassa bahsetmem gerekiyor ki; yolu Doğu’ya

düşenlere biraz olsun rehberlik edebileyim.

Edessa Konuk Evi, birkaç salonu olan ve her salonunda

ayrı sıra gecesi eğlencesi yapılan bir mekândı. Biz mekâna

gidince görevliler grubumuza yer bulmakta zorlandı ve bir

Bizim için günler

bitse de geceler

devam ederdi.

Şanlıurfa’ya gelip,

sıra gecesine ka-

tılmadan buradan

ayrılmamalıydık.

Otelde yarım saat

içinde hazırlanıp

yemek yedikten

sonra sıra gece-

sinin yapılacağı

Edessa Konuk

Evi’nin yolunu

tuttuk.