gezi
243
Hamur işinin rağbet gördüğü ise adım
başı görülen pastanelere olan talepten
anlaşılıyordu. Gürcistan’a gidip yenilme-
den dönülmemesi gereken hinkali ise
bizdeki mantının büyük bir top halindeki
versiyonuydu. Bir insanın hinkali yeme-
sinden onun Gürcü mü yoksa yabancı
mı olduğu gayet rahat anlaşılabilirdi.
Gürcüler hinkaliyi ellerine alıp ısırarak
yerken, benim gibi yabancılar çatal bı-
çak kullanarak kraliyet ailesinin uzaktan
akrabası gibiymişçesine takılıyordu.
Haçapuri denilen peynirli pide üzerine
yağ ve yumurta ise çok talep gören bir
diğer yemekleriydi. Ben ise Türkiye’de-
ki peynirli pidenin yerini tutmayacağı
konusunda ısrarcıyım. Yine de “haçapuri
de haçapuri, ne ola ki bu haçapuri”
dememek için bu pideyi de tatmanızda
fayda var. Aklınızda kalacağına mideniz-
de kalsın.
Gürcistan hayatımda gördüğüm en ucuz
fiyata alkollü içki satan bir memleketti.
Fiyatların düşük olması ve herkesin ko-
layca alkole ulaştığı bu memlekette ise
tek bir sarhoşa rastlamadım. Demek ki
içmesini bildikten sonra hiçbir şey sorun
olmuyordu!
Mahalle aralarındaki bakkalların came-
kanlarında içki şişelerini ilk gördüğüm-
de çok yadırgamıştım. Ekmek, peynir,
çay gibi gıda maddelerinin bu dükkan-
larda satıldığını dükkana girene kadar
anlamıyordum.
Sadece alkollü içecekler satan bir
dükkana girdiğimde ise yerdeki içi sarı
ve kırmızının tonlarına sahip sıvılar ile
dolu 5 litrelik plastik bidonları görünce
onları sıvıyağ sanmıştım. Bir de satıcı
kıza saf saf, “Siz alkol satan bir dükkan
değil misiniz? Neden yağ satıyorsunuz?”
diye sormaz mıyım! Bu sözümle kız
kıkır kıkır güldükten sonra
o bidonlardakilerin yağ
olmadığını, Gürcü şarabı
olduğunu belirtip “bizim
halka ancak bu kadarı
yetiyor. Bir litrelikler kes-
miyor” diye de eklemeyi
unutmamıştı.
Bira severseniz, Gürcü
birası olan Natakhtari’yi
tavsiye ederim. İçimi hafif
ve aroması damağı şen-
lendiren cinsten. Bir de
en pahalı restoranda bile
Türkiye’deki en uygun
mekandaki fıçı bira fiya-
tına içebiliyorsunuz. Bir
ara “Gürcistan alkolden
vergi almıyor mu acaba?”
diye de düşünmeden
edemedim.
Gürcistan’da 2008 – 2013 seneleri
arasında Mihail Saakaşvili’nin Devlet
Başkanlığı süresince rüşvetle çetin bir
mücadelenin gerçekleşmesinin izlerini
günümüzde de görebiliyorduk. Ülkede
ne alırsanız alın, bir toplu iğne bile olsa
hemen size fişini veriyorlar. Fişsiz alış-
veriş yapmanız mümkün görünmüyor
ve her şeyin vergilendirildiği oturmuş bir
sistem bu ülkede sizi şaşırtabiliyor.
Bu gözlemleri yapmak için spor ayak-
kabılarımı eskitecek kadar bir Rustaveli
Caddesi’nde, bir Freedom Square’de
gezerek akşamı ettim.
Kura Nehri’nin üzerine kurulan, modern mimari ile bembeyaz ışıklandırmayı harmanlayan ve Tiflis’in de sembol-
lerinden biri haline gelen “Bridge of Peace” (Barış Köprüsü), gece görülmesi gereken yerler arasındaydı. Beyaz
ışıklandırmayla gözlerimi şenlendirdikten sonra otelimin yolunu tutabilirdim.
Hamur işinin rağbet gördüğü adım başı görülen
pastanelere olan talepten anlaşılıyordu...




