kitap
Bir roman düşünün ki asıl anlattığı tek bir satırında dahi geçme-
yen duygular, umutlar, hayal kırıklıkları, özlemler olsun. Kazuo
Ishiguro’nun benzersiz tarzını en iyi ortaya koyduğu eserlerinden biri
olan “Günden Kalanlar” böyle bir roman...
İngiliz malikânelerinin ihtişamını yitirdiği dönemin son büyük baş uşak-
larından biridir Stevens. Amerikalı yeni işvereninin arzuladığı düzeni
kurmak için birlikte çalıştığı eski kâhyayı ziyaret etmeye karar verir ve
İngiliz taşrasında bir yolculuğa çıkar. Yol boyunca karşılaştığı manzara-
ların ve insanların yarattığı izlenimler anılarıyla ve mesleğinin gerekle-
rine dair düşünceleriyle birleşerek özenle bastırdığı duygularını ortaya
sererken, hayatını idealleri uğruna harcayan Stevens basmakalıp fikirleri
ve saplantılarıyla okurun kalbini fetheden eşsiz bir kahramana dönüşür.
Dokunaklı bir dramın özündeki komiği okura yaşatmayı başaran “Gün-
den Kalanlar”, edebiyat tarihinin köşe taşlarından biri.
Pierre Loti’nin Türklere karşı ilgisi 1876’dan sonra başladığı veya daha
yoğun hâle geldiği tahmin edilebilir. Zira o tarihte Selanik Limanı’nda-
ki Fransız gemisinde bulunan Loti, iki buçuk ay gibi uzun sayılabile-
cek bir süre bu şehirde kaldı. Selanik o tarihte Hristiyan, Yahudi ve
Müslüman unsurların hâlâ barış içinde iç içe yaşadığı bir şehirdi. Bu-
rada yaptığı gezintilerle Osmanlı toplumsal yapısını, birçok unsuruyla
kıyaslayarak anlamaya çalıştığı açıktır. Aynı yıl Eylül ayında İstanbul’a
geldi ve burada on altı ay kaldı. Bu süreçte gezip gördüğü yerler ilgisini
çekti ve Türk toplumsal yapısının etkisinde kalarak 1879’da Aziyade
adlı romanını yayımladı. Avrupa’da Türkiye’ye karşı gelişen düşman-
ca tutumlar, propagandanın da tesiriyle derinleştiği bir süreçte Loti,
Türkiye’nin durumunu ortaya koymakta ve Batılıların çifte standardını
dile getirmekteydi.
2014 yılı Aralık ayının son günleri… Yedi yıldızlı Kons-
tantiniyye Oteli’nin açılış günü ve erken bir yılbaşı
kutlaması… İstanbul’un seçkin, kalburüstü simaları,
Sultanahmet’teki eski Bizans sarayının kalıntıları üze-
rine yapılan otelde bir araya geliyor. Aralarında kimler
yok ki? Politikacılar, belediye başkanları, Amerikan
büyükelçisi, Fener Rum patriği, ünlü gazeteciler, gazete
patronları, televizyon yıldızları, eski ve yeni zenginler,
büyük iş adamları… İstanbul’un yüzlerce yıldır yeraltında
yatan ölüleri de davete çağrılmadıkları halde arzı endam
etmekte sakınca görmeyip bu cümbüşe dahil oluyorlar.
Ve elbette, bir otelin olmazsa olmaz çalışanları, garsonla-
rı, komileri, güvenlik görevlileri… Velhasıl Konstantiniy-
ye Oteli, aslında binlerce yıllık koskoca bir şehir olarak
çıkıyor karşımıza. Değişen, dönüşen, ama barındırdığı
şiddet nedense aynı kalan bir şehir…
Amerika’nın
küçük bir
kasabasında
doğan Rose,
New York’ta
bir gazetede iş
bulup düşlerini
kovalamaya
başlar. Bu
arada ailesinin
kendisinden
gizli tutmaya
çalıştığı bir
gerçeği, yarı
Yahudi asıllı
olduğunu öğrenir. Rose, görevi dolayısıyla bir
süre Paris’te, sonra Berlin’de yaşar. Colette ve
Janet Flanner gibi dönemin ünlü aydınlarıyla
dostluk kurar; bu arada gönlünü bir direnişçi
sanatçıya kaptırır. Üçüncü Reich gücünü ve
baskısını artırdıkça olaylar akıllara durgun-
luk verici bir hızla gelişir. Kendini kıskıvrak
yakalandığı bir terör dehşeti içinde bulan
Rose, aynı zamanda yüreğini parçalayan bir
seçim yapmak zorundadır.
Birinci Dünya
Savaşı’nın
son ayların-
da iki genç,
Fransa’nın ıssız
kırsalında bi-
siklet sürerken
tanışırlar, ilk
görüşte aşktır
bu. Beraber-
likleri kısa
sürer ve Alman
uçaklarının
bombardımanı
sırasında yolda
patlayan bir bomba ikisini ayırır. Birbirlerini
arayıp bulamayınca öldüklerine inanırlar.
Paris Emniyeti’nde çalışan Léon ile başına
buyruk, özgür ruhlu Louise’in yıllar sonra
Paris metrosunda tesadüfen karşılaşmaları
aşklarında ve yaşamlarında yeni bir dönemeç
sunacaktır onlara.
249
KAZUO ISHIGURO
NAZMİ EROĞLU
ZÜLFÜ LİVANELİ
MICHELE ZACKHEIM
ALEX CAPUS
Günden Kalanlar
Pıerre Loti’nin Mektupları
Konstantiniyye Oteli
Paris’e Son Tren
Bir Gün
Buluşmak Üzere




