gezi
242
Meriç Nehri’nin toprak rengi
suları çağlarken, farklı bir nok-
tadan bakıldığında da suyun rengi
kenarındaki ağaçların etkisiyle
yeşil rengini alıyordu. Martılar
nehrin kıyısını evleri bellemişler,
orada toplaşıp, canları sıkıldıkça
uçup tekrar nehre dönüyorlardı.”
Yollar bomboştu. Şehrin karmaşasından, asfalttan
buhar çıkarırcasına yakan boğucu havasından, sıkışık
mı sıkışık trafiğinden kaçıyorduk. Yer yer ayçiçeği tarla-
larının, yer yer yemyeşil ağaçların fon oluşturduğu boş
yollarda kaymak gibi giden arabamızın içinden çevreyi
büyük bir mutlulukla seyrediyordum.
Sabah çok erken bir saatte yola çıkmıştık. Hedefimiz,
İstanbul’dan hızla ayrılıp Edirne’nin açtığı kucakta
kahvaltı yapmaktı. Trafik açık olunca ve fonda da sev-
diğimiz şarkılar çalınca Edirne’ye nasıl bu kadar çabuk
vardığımızı anlamamıştık.
Karaağaç’a gidip, Meriç Nehri’nin kıyısında kahvaltı
yapmak üzere şehir merkezine girdik. Hiçbir yerde
Karaağaç tabelası yoktu. Bu, büyük bir eksiklikti. Neyse
teknoloji yardımcımız olurdu. Navigasyona Karaağaç’ı
hedef konum olarak gösterdik ama o da ne! Sağ kulağı-
mızı sol elimizle gösterdiğimizden haberimiz yoktu.
U dönüşü tarifini bilmeyen navigasyonun programlandı-
ğı üzere gittiği yoldan sapmayan rotası sayesinde şehir
merkezinden çıktık, neredeyse Yunanistan sınırına
gidiyorduk. Sınıra gitmişken de, “Bu kadar yol geldiniz,
vizesiz – pasaportsuz buyurun geçin” demeyeceklerine
göre başımızın çaresine bakmamız gerekiyordu!
Sonunda Karaağaç’ın yolunu bulduk. Ara sokaklara
girdiğimizde bir zahmet Karaağaç tabelası koymuş-
lardı. Zaten o noktaya gelen, tabelasız da Karaağaç’ı
bulabilirdi.
Meriç Nehri’nin toprak rengi suları çağlarken, farklı
bir noktadan bakıldığında da suyun rengi kenarındaki
ağaçların etkisiyle yeşil rengini alıyordu. Martılar nehrin
kıyısını evleri bellemişler, orada toplaşıp, canları sıkıl-
dıkça uçup tekrar nehre dönüyorlardı.
Nehrin kıyısı kahvaltı yapmak için birçok cafe ve resto-
Bir Günde
“
Edirne”
Başak Seren Muyan




