700’ü aşkın icadı bulunan muhteşem Bilim Ada-
mı Nikola Tesla’nın adını taşıyan Havaalanı’na
indiğimizde yağmurlu hava, bize “Hoş geldiniz” di-
yordu. Uçaktan havaalanına adımımı atar atmaz,
gözleri okyanusun mavisinden daha mavi olan bir
kadın memur yolumu kesti. Hemen pasaportumu
sorup, beni uzunca sorguya çekerken, daha önce-
den böyle bir şeyle karşılaşmadığımı düşündüm.
“Ne için buradasın? İş mi yoksa tatil mi?”
“Tatil…”
“Nerede kalacaksın burada? Turla mı geldin? Tur
rehberin nerede? Kaç gün kalacaksın? Ne iş ya-
pıyorsun?”
Uzunca sorgulamadan sonra içeri geçtiğimde kar-
şımda Nikola Tesla’nın duvar kaplaması kocaman
bir fotoğrafını buldum. Nikola’nın sırtı dik, genç-
lik fotoğrafının yanında “Bilimin ve Teknolojinin
Ülkesi Sırbistan” yazıyordu. Tüm bilim hayatını
ABD’deki icatlarıyla geçiren Nikola’nın ismi bile
anavatanının “Bilim ve Teknolojinin Ülkesi” olma-
sına yetiyordu demek ki!
AT İLE GÜREŞ!
Pasaport kontrolden geçtikten sonra, iliklerime
işleyen soğukla birlikte şehri turlamaya başlamış-
tım. Dünyanın en büyük Ortodoks Kilisesi St. Sava
neredeyse şehrin her noktasından görülüyordu.
Kubbesinin üzerindeki altın haç tüm şehri selam-
larken, içinin nasıl olduğunu çok merak ettim.
1989 yılında yapımı tamamlanan bu katedralin
içinin ise yıllar sonra bile yapımı bitmemişti. Ko-
lonlar naylonlara sarılmışken, arka bölümleri de
perde çekildiği için görülmüyor ve inşaat devam
ediyordu.
Yağmur, bereketin temsilcisiydi ama “Keşke
Sırbistan’a bereket getirmeseydim” demeden
edememiştim. Çoraplarıma kadar sırılsıklam ıs-
landığım başka bir an hatırlamıyordum.
Yugoslavya’nın dağılması ve iç savaşla, Sırpların
Hırvatları da yanlarına alarak Boşnakları katlet-
mesi üzerine, NATO’nun duruma el koyup nokta
atışı yaparak bombaladığı Sırpların Milli Savunma
Bakanlığı Binası günümüzde de varlığını koruyor-
du. Bosna Hersek’teyken tüm binaların kurşun
ve bombalarla kalbura döndüğünü görmüştüm.
Sırbistan’da ise savaşın tek izi, Milli Savunma
Bakanlığı’nın bombalanmış ve birbirine karışmış
katlarının olduğu binaydı.
Parlamento Binası önüne geldiğimizde merdiven
girişinde sağlı – sollu yer alan iki heykel dikkati-
mizi çekmişti. Heykellerden birinde güçlü bir at,
çıplak bir adamı arkasından itiyorken, diğer hey-
kelde aynı çıplak adam, at ile karşı karşıya gel-
miş güreşiyordu. Heykellerin anlamını öğrenince,
koltuğun değerinin her dinde, dilde, millette aynı
olduğunu anladım.
Çıplak adamı arkadan iten at, halkın parlamen-
toya temsilcisini sokmak için gücünü gösterirken,
aynı at beğenmediği temsilciyi de görev bitiminde
parlamentodan çıkarmak isterken boğuşmak zo-
runda kalıyor ve koltuğun ne kadar değerli oldu-
ğunu gösteriyordu.
gezi
belgrad
251
Başak Seren Muyan
Pasaport kontrolden
geçtikten sonra, ilik-
lerime işleyen soğukla
birlikte şehri turla-
maya başlamıştım.
Dünyanın en büyük
Ortodoks Kilisesi St.
Sava neredeyse şehrin
her noktasından görü-
lüyordu. Kubbesinin
üzerindeki altın haç
tüm şehri selamlarken,
içinin nasıl olduğunu
çok merak ettim.




