Table of Contents Table of Contents
Previous Page  339 / 372 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 339 / 372 Next Page
Page Background

gezi

337

Çeşmenin yanındaki kafelerde kocaman şemsiyelerin altında

kahve keyfini tatmadan da olmazdı! Kahveler bakır tepsinin

içinde, bakır cezve eşliğinde, bir bardak su unutulmadan, lo-

kum ve şekerle sunulurken kendimi kutsal bir ayinde yer almış

izleyici gibi hissettim.

Kahveyi Türkiye’deki gibi “Orta şekerli mi? Az şekerli mi?” diye

sorarak hazırlamadan, bir cezve içinde şekersiz getiriyorlar ve

dileyen fincanına kahveyle birlikte sunulan şekeri katarken, di-

leyen de lokumunu minik ısırıklarla dişleyerek kahvesinden de

keyifle bir yudum alıyordu. Aman Allah’ım cennet bu olmalıydı!

Halelerim güvercinler, mis kokulu kahve ve lokum…

Bosna Hersek’te insanlar savaş zamanı öylesine sıkıntı ve açlık

çekmişlerdi ki… “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin” sözü

bilge atalarımız tarafından boşuna söylenmemişti. Bir yumur-

tanın en az 10 dolara satıldığı savaş ortamından sonra halkı

sosyal yaşama alıştırmak ve sokak kahve kültürünü yaymak

için yiyecek ve içecekler inanılmaz ucuz servis ediliyordu. Her

yönden harika bir sunumla servis edilen kahvenin bedeli 1 KM

yani 1 TL idi.

Salata olarak sunulan ince kıyılmış lahana dışında sofralarında

yeşili pek sevmeyen Boşnakların “Cevapici” dedikleri köfteleri,

daha bıçakla dokunmadan yumuşacık olarak dağılan etleri ve

kabaktan ete kadar her türlü için bulunduğu saçta pişirilmiş

börekleri tıka basa yeseniz de ödediğiniz miktar dudak uçukla-

tacak kadar azdı!

Yeşilliğin arasında sofralarında yeşillik bulundurmamaları-

nı yadırgasam da yediğim etler ve üzerine kaymak konulan

böreklerle Bosna Hersek’te geçirdiğim tatilde midem bayram

etti. Fakat Boşnakların nasıl bir genetik yapıları olduğu konusu

kafamı oldukça karıştırdı. Bu kadar kalorili yemekler yemeleri-

ne rağmen uzun ve ince kalmayı nasıl başarabiliyorlardı ki?

Bajram Şerif

Mübarek Olsun!

İki bina arasına iple tutturulmuş pankartın üzerindeki yazıyı

okuyunca ilk önce anlam veremedim. Burada yaşayan Türkler

mi asmışlardı bu pankartı? “Bajram Şerif Mübarek Olsun”

Fakat yolda karşılaştığımız Boşnakların bizi Türkçe konuşurken

duyup, “Bayram şerif mübarek olsun” şeklinde selam vermele-

riyle anladım ki Osmanlı Dönemi’nden kalma bir kelime kalıbı

ile bayramda kendimizi vatanımızda gibi hissettiriyorlardı.

Osmanlı Dönemi’nden kalma olarak kültürün yanı sıra dilde de

o kadar etkileşim yaşanmıştı ki “y” harfleri “j” olarak yazılırken,

bir yemek menüsüne göz attığımızda hiç de yabancılık çekmi-

yorduk. Kajmak (kaymak), somuni (somun), baklava, bürek

(börek)…

Sevgiyle Türklere kucak açan Boşnaklar gerçekten ülkemizin

yüzlerce kilometre uzağında olduğumuzu unutturdu. Adım

başı karşılaştığımız Türk Bankası olan “Ziraat Bankası” ise

Türkiye’nin günümüzde bile Bosna Hersek’teki etkisini kanıtlar

nitelikteydi.