kayarsın” ya da “şişmiş ayak, ayakkabıya girmez”
şeklinde özlü sözleriyle her konu hakkında bilgi sa-
hibi olduğunu kanıtlayan biriydi. O’nu izlemek bile
tüm tatil boyunca gülmemizi sağlamıştı. Bir yere
ne zaman varacağımızı sorduğumuzda, “Varınca
varırız” şeklinde gayet doğru ve mantıklı cevaplar
veriyordu.
Aşıklar Yolu, upuzun Okaliptüs ağaçlarını iki yanın-
da sıralamış dar bir yoldu. Marmaris’te gelin ve
damat, düğünden önce fotoğraf çekimini burada
yapıyormuş. Bir de bu yolda yürüyüp sevdiğin ve
sevileceğin bir yâri dilediğinde, ertesi sene sevdice-
ğini bulup bu yola getiriyormuşsun. Bakalım bizim
turdan kimler bu yola dönecekti?
Akşam otele döndüğümüzde gece için hazırlan-
maya başladık. Marmaris’te sezon henüz tam
açılmasa da geceleri barlar sokağı gayet doluydu.
Her bir yanından farklı müzik seslerinin geldiği bar
ve club’lardan istenen seçiliyor ve her zevke hitap
ediyordu. Tabii ki yabancı turist sayısı çok fazla
olduğu için, Türk Club’larından çok, yabancı club’lar
gibi bir ortam yaşatılıyordu.
DATÇA’YA GİDENLER MUTLAKA,
BAL VE BADEM KROKAN ALMALI!
Son güne gelmiştik. Hızlı, yorucu ama ruhu doyuru-
cu bu tatili bitirmek üzere olduğumuz fikri canımızı
sıksa da, anın tadını çıkarmaya devam ediyorduk.
İstanbul’a doğru farklı bir rota izleyecektik. Yolumu-
za ters olmasına rağmen Datça’ya gidip, tekrar geri
dönecektik.
Datça, özellikle çam ve kekik balıyla meşhur olan
bir yerdi. Deniz kenarındaki bu yerde biraz alışve-
riş dışında pek bir şey yapmadık. Ama Datça’ya
giden mutlaka, bal ve badem krokan almalı! Bir de
mutlaka Can Yücel ile özdeşleşmiş Eski Datça’ya
gidip, kahvehanede çayını yudumlamalı. Buradaki
çiçeklerin renklerinin ne kadar parlak olduğunu
görüp şaşırmanın tatlı mutluluğunu yaşamalı. Pa-
patyalardan birini koparıp kulağının ardına koymalı
yahut “seviyor, sevmiyor” şeklinde niyet ederek taç
yapraklarını koparmalı! Sonunda inşallah “seviyor”
çıkar diyeyim ve cümlemi noktalayayım.
İstanbul’a doğru yolumuza devam ederken, “İzmir
301 km” yazısını görünce, hesap yapıp “daha ne
çok yolumuz var” dedim. O yol eğlenerek ve turda
tanıştığımız arkadaşlarla özçekim (selfie) fotoğraf-
larla gayet de eğlenceli geçerdi.
Yol üzerinde Kızkumu Bükü’ne de uğramadan
olmazdı. Denizin içine doğru 200 metre yürüdükçe
yürüyordunuz ama deniz suyu yükselmiyor ve kırmı-
zı kumların üzerinde hükümranlığınızı ilan ediyor-
dunuz! Tabii terliksiz yürüyüş yapmak isterseniz,
ayaklarınızın altının acımasını da göze almalıydınız.
Kızkumu’nda denizin ortasında mistik bir gücümüz
varmış gibi yürüdükten ve egomuzu tatmin ettikten
sonra yola devam etme vakti gelmişti!
Nasıl olduğunu anlamadan kıyamette dünyada
kurtulacak nadir yerlerden Şirince’ye varmıştık bile!
Virajlı dağ yollarından tırıs tırıs korkarak otobüsle
tırmandığımız Şirince’de bizi şaraplar karşıladı.
Her meyvenin şarabını yapıp alkol oranı düşük
olanları daha uygun fiyata sattıkları bu yerde, her
bir dükkânda şarap ikram edilen turistler olarak
mutluyduk! Meyve aromasının damakta bıraktığı
tatlı koku ve alkolün genizde hissettirdiği hafif acılık
ile oksijeni de ciğerlerimize çekerek Şirince’yi şirin
şirin yaşıyorduk…
Şirince’den sonra İstanbul’a doğru yol alırken böyle
eğlenceli, dolu dolu ve maceralı bir tatil için Tanrı’ya
şükrettim, şükrettim, şükrettim!
gezi
marmaris
253
Aşıklar Yolu, upuzun Okaliptüs ağaçlarını iki yanında sıralamış dar bir
yoldu. Marmaris’te gelin ve damat, düğünden önce fotoğraf çekimini
burada yapıyormuş. Bir de bu yolda yürüyüp sevdiğin ve sevileceğin
bir yâri dilediğinde, ertesi sene sevdiceğini bulup bu yola getiriyormuş-
sun. Bakalım bizim turdan kimler bu yola dönecekti?




