gezi
marmaris
249
Gece yola çıkıyorduk. Acentenin “lüks otobüs”
anlayışında çalışmayan TV’lerin olması da yolcu-
luğumuza ayrı bir anlam katıyordu. En az 15 saat
çekecek yolda, ya uyuyacaktık, ya sohbet etmekten
boğazımız ağrıyacaktı ya da boynumuz tutulana
kadar pencereden dışarıyı gözleyecektik. Fakat
yolculuk demek, macera, yeni insanlar, yeni ufuklar
demekti! Beklenmeyen şeyler hep yolculuklarda
olurdu. O zaman çalışmayan TV’de bile bir hayır
olabilirdi!
Kimi zaman uyuyup, kimi zaman manzarayı
seyrederek upuzun bir gece yolculuğundan sonra
Marmaris’e varmıştık. İstanbul’da gözlerim betona
doyarken, Marmaris yollarındaki yeşilin tüm tonla-
rının kol kola girerek dağ yamaçlarını süslemesi ile
kendimi cennete gelmiş gibi hissediyordum. Yeşillik
olur da, keçiler olmaz mıydı? Sadece yeşillikle
beslenip, yemi reddeden ve bu sayede organik süt
üreten keçiler, ağaçların arasında sürü halinde
gezerek hayatın tadını çıkarıyordu.
Yeşilin tonlarını koynundan barındırıp, çiçekleri de
en canlı renkleriyle sergileyen Marmaris’teki ilk
durağımız Karia Uygarlığı’nın önemli kentlerinden
Kaunos Antik Kenti’nin karşısından başlayan Dal-
yan tekne turuydu.
Karya ve Likya arasında sınır olan Dalyan Nehri’nde
sazlıkların arasında yapılan tekne turu sırasında ne
hissettiğimi satırlara dökebilir miyim, bilemiyorum.
Bir gün önce İstanbul’un sıkışık trafiğinde, beton-
ların arasında boğulurken, birden teknenin kaptan




