stil - röportaj
108
Osmanlı’nın bu yaşanmışlıklarını düşünerek o devrin sembolü olan
lale figürünü kullandım. Bahçemizin bir bölümünde kullanmak üzere
İzmir’de bir vitray ustasına özel olarak lale figürlü aydınlatma ürünleri
yaptırdım. Ancak daha sonra eşimin modern dekorasyona geçme isteği
ile peyzajımızda değişiklik yaparak bu aydınlatmaları kaldırdık. Bunun
yanı sıra tırabzanlarda da lale figürüne yer verildi. Kısacası bir figürü ele
alarak bütün evin dekorasyonunu onun üzerine kurguladım. Tabi bu
öğeler zamanla değişikliklere uğradı.
Simin Hanım sizin yaşam alanınızdaki zevkleriniz nelerdir?
S.B.:
Ben geleneksellikten çok modern ve sade bir tarzı seviyorum. Aynı
şey giyim-kuşam konusunda da geçerli. Şatafatlı parçaları kullanma-
yı sevmiyorum. Bunun yerine vurucu bir detayla kombin yapıyorum.
Üzerimdeki bütün parçaların çok dikkat çekmesini tercih etmem. Benim
için bir detay en iyi olup öne çıkarken diğerleri iyi olup bir adım geride
olmalı. Odamın dekorasyonu da bu şekilde oluşturulmuştur. Genel
havası itibariyle odamda sadelik hakim. Annemin sayesinde taşlı, pullu
yatak örtülerimi saymazsak tabii. :) Ama annemin odası için bunu söy-
lemek pek de mümkün değil. Açık renklerde dekore edilmiş çok hoş bir
oda ve detaylarında annemin sanata olan tutkusu yatıyor.
“EVİMİZDE AT FİGÜRLÜ
TABLOLARA DA YER VERDİK”
Figen Hanım evinizin dekorasyonundaki başrol oyuncularından
biri olan tablolarınızın hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?
F.B.:
Yemek masasının arkasında konumlandırdığımız tabloyu
Özbekistanlı Ahzamad adlı bir sanatçıdan aldım. Bu sanatçı buna-
lımlı zamanlarında mağarasının kuytu bir köşesine kapanır ve resim
yaparmış. Özbekistan’a gittiğimde Ahzamat’ın methini duymuştum.
Ziyaretine gittiğimde bu tabloyu gördüm ve hikayesini çok beğendim.
Ahzamat gençliğinde bir kız sevmiş ancak kavuşamamış. Elinde o
kızın bir fotoğrafı dahi yokmuş. Mağarasında şeker çuvallarını gererek
elde ettiği tuvale o kızı kendi hayaline uygun bir şekilde resmetmiş.
Tabloyu kendisinden satın almak istediğimde kendisine ait olduğunu,
satamayacağını, onun yerine başka tablolarını verebileceğini söyle-
di. Hatta resmi beğenen Amerikalılara da aynı cevabı verdiğini dile
getirdi. Resmi Amerikalılar o kadar beğenmişler ki Amerika’da bir
sergide sanatseverlerle buluşturmuşlar. Ardından tabloyu Ahzamat’a
teslim etmişler. Hatta bu resim Time dergisinde de yer almış. Sanatçı
“Bu tablonun değeri parayla bile
ölçülemez” dese de onu ikna ederek
resmi satın aldım. Ayrıca Serdar
isminde yine Özbek bir sanatçıdan
çok değerli tablolar satın aldım.
Miyop olan bu sanatçının tablola-
rının çok enteresan bir özelliği var.
Resmi yakınlaştırdığınızda görüntü
bulanıklaşırken uzaklaştırdığınızda
netleşiyor. Sanatçı bütün eserleri-
ni bu özellikle meydana getirmiş.
Bunun yanı sıra televizyon ünitesi-
nin üzerinde yer alan ve natürmort
bir çalışma olan meyve tablosunun
da çok önemli bir özelliği var. Bu
tabloda art trio denilen üç ressa-
mın aynı anda fırça darbelerinden
oluşan bir teknik kullanılmış. Evin
girişinde yer alan tabloyu ise Ahzamat’ın erkek kardeşi resmetmiş. O
tabloda ise bir köyde birbirini seven ancak ailelerinin bu ilişkiye izin
vermediği bir çiftin köy meydanında halk tarafından sorguya çekilmesi
anlatılıyor. Bu tablonun yakınında duran küçük tablo ise yine evimizin
değerli tablolarından birisidir. Yine aynı sanatçıya ait olan bu küçük
tabloda da sanatçı kendi köyünü resmetmiş. O da ağabeyi gibi
“Salondaki gümüş dolabı-
mızda yaklaşık 150 yıllık
iki tane çok özel parça
bulunuyor. Mevlitlerde gül
suyu dökmek için kullanı-
lan ve mühürdanlık denilen
bu objelerin yanı sıra orta-
ma hoş kokuların yayılma-
sını sağlayacak tütsü kabı
da bulunuyor. Bu gümüşler
anneannemin halalarından
kalmadır”




