düşünmüştüm. Ama yağmurlu havalarda mağaranın
altının ziyarete kapatıldığını, su seviyesinin yükseldi-
ğini duyunca rehbere hak verdim.
Önce üst kattaki mağarayı gezmeye başladım. Yuka-
rıdan sarkan ve tuzlu gibi parlak görünüme sahip,
şekilden şekle girmiş taşlara baktıkça her birini ha-
yal gücümü kullanarak bir şeylere benzetmeye çalış-
tım. Kimi mantar, kimi çiçek, kimi üzüm salkımı…
O kadar büyük bir mağaraydı ki yürüdükçe yürüyordum.
Alt kattaki mağara ise beni beklediğimden daha
fazla büyüledi. Akülü motorlara binen ziyaretçiler
altındaki kumun görünebileceği berraklıktaki mavi
suya açılıp ilerliyordu. Mağaranın bazı bölümlerinde
taşlar aşağı doğru sarktığından motoru süren görevli
“kafalara dikkat!” şeklinde uyarıyor ve herkes başını
eğiyordu.
Kendimi macera filminde tuzakları aşmaya çalışan
bir karakter gibi hissetmez miyim! Birazdan motor-
dan atlayıp yüzeceğim ve peşimden gelen düşman-
larımdan kurtulacağım… Derken motorumuz geriye
dönmeye başladı. Mağaranın sonuna kadar motorla
gidemiyorduk çünkü kalan bölüm çok dardı… Benim
de kahramanlığım buraya kadar sürdü!
352
gezi
beyrut




