Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  223 / 244 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 223 / 244 Next Page
Page Background

hanımefendi karşılıyor. Işın Hanım, bu müzenin Sanat Tarihçisi. Bizde bu muh-

teşem yapının tarihini en güvenilir ağızdan dinliyoruz.

Işın Hanım, “Orijinal ismi Khora ‘şehir dışı’ anlamına geliyor” diye söze başlıyor

ve “13. yy. mozaiklerini taşıyor. Yapıldığı dönemlerde Teodosius surlarının dı-

şında kaldığı için bu adı almış. Kariye, 1453 İstanbul’un fethinden sonra Kilise

olarak kullanılmış. Daha sonra 1511 yılında Vezir Hadım Ali Paşa tarafından

camiye çevrilmiş. Müzemiz bugüne kadar en az değişime uğramış, en fazla

fresk ve mozaiğe sahiptir” diyerek kısa bir bilgilendirme yaptıktan sonra müzeyi

gezmeye başlıyoruz. Bir yandan Işın Hanım ile konuşuyor diğer yandan da bu

müthiş tarihi, canlı olarak görmenin verdiği heyecanla etrafı inceliyoruz. Müze-

ye giriş kapısında ilk olarak Hz. İsa tasviri ile karşılaşıyoruz. Kubbelerdeki mo-

zaikler ve pastel renkte Freskler de adeta İncil’i anlatan canlı foto fon veriyor.

Kubbesinin ortasında Meryem ve çocuk İsa, dilimlerinde ise 12 melek tasviri

var. Dış nartekste İsa’nın, iç nartekste ise Meryem’in hayatı ile ilgili sahneler

dikkatimizi çekiyor. Bu sahneler, Meryem ve İsa’nın hayatındaki olaylara göre

kronolojik bir sıra ile işlenmiş. Deyim yerindeyse, başka bir yüzyılda yolculuk

yaptığını hissetmemek mümkün değil. Bir yandan etrafımızı inceliyor diğer

yandan da konuşmaya devam ediyoruz. İçimden “Nasıl bir işçilik bu, insan

adeta hayran kalıyor” diye geçiriyorum. Yaklaşık yarım saatlik müze ziyaretimiz

esnasında bizimle ilgilenerek bilgilendiren Işın Fıratlı’ya teşekkür ederek; Balat

turumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

İstanbul’un kendi haline terk edilmiş tarihi ve bir o kadar da güzel semtinde

tarihi koklamamak içten bile değil. Oldukça yokuşlu sokaklarında pek çok

yerde merdivenleri kullanıyoruz. Etrafta pek İstanbullu yok fakat ellerinde ma-

kinelerle dolaşan birçok turist var. Belki bizim alışık olmadığımız iki ev arasına

gerilmiş ipler ve onlara asılı çamaşırlar altından geçiyoruz. Bu semtte tamamen

kendine özgü çok farklı bir ambiyansı içinde barındırıyor. O an anlıyoruz ki

Balat, sokaklarında kaybolmak için var.

15. YY’DAN KALMA BİR YAPI, AHRİDA SİNAGOGU!

Kürkçü Çeşme Sokağı’na girdiğimizde Ahrida Sinagogunu görüyoruz. Bu

sinagog 15. yy. başlarında yapılan

ve adını kurucularının İstanbul’a göç

ettikleri, bugün Makedonya sınırları

içerisinde yer alan Ohri kentinden

alıyor. İstanbul’daki en geniş kapa-

siteli sinagog olma özelliği taşıyan

Ahrida Sinagogu aynı zamanda

Sabetaycıların peygamberi Sabetay

Sevi’nin İstanbul’da ibadet etmek

için ziyaret ettiği tek sinagog. Tuğla

ve yığma taştan inşa görüntüsü ile

dikkat çeken Ahrida Sinagogu’nun

dua kürsüsü de bir gemi pruvasını

andırıyor. Buram buram tarih kokan

bu sinagogda ne yazık ki fotoğraf

çekmemiz mümkün olmuyor.

ARADIĞINIZ HER ŞEYİN

BULUNDUĞU BALAT ÇARŞISI

(ÇIFITÇI ÇARŞISI)

Ahrida Sinagogu’ndan ayrılarak Haliç

Kıyısı’na doğru tekrardan yürümeye

başlıyoruz. Leblebiciler Sokağı’na

geldiğimizde buranın Balat Çarşısı

olduğunu hemen anlıyoruz. O dönemlerde Bizans Sarayı ahırı olan bu çarşı daha

sonradan kapatılarak dükkânlar haline getirilmiş. Çeşitliliği ve dağınık planından

dolayı bizden önceki nesiller buraya Çıfıtçı Çarşısı ismini vermişler. Bu sokakta

eczaneden yorgancıya, manavdan plakçıya, ayakkabı tamircisinden şekercisine

kadar tam anlamıyla ‘her şey’ var. Çarşıda dolaşırken bir plakçıdan gelen seslere

kulak veriyoruz. Ve hemen sese yöneliyoruz. Bu melodiler bize kendimizi adeta

başka bir dönemde yaşıyor gibi hissettiriyor. Tam melodilere kendimizi kaptırmış-

ken, az ilerideki Agora Meyhanesi dikkatimizi çekiyor. Birkaç senedir kapalı olan

Agora’yı tekrar canlı görmek bizi heyecanlandırıyor.

221

Kariye Müzesi (Chora)

Ahrida Sinagogu

g

ezi

balat