röportaj
A.Y. :
Hayır, çünkü bizim işimiz ağaca estetik ba-
kış açısıyla şekil vererek birbirinden güzel mobilya-
lar üretmek. Mağazacılık ise bu işin ticari boyutunu
oluşturuyor. İşimizi seviyoruz ve mağaza açmak ye-
rine sadece üretim bazlı çalışmalar yapmayı tercih
ediyoruz.
Arif Yüksel Mobilya, klasik ve avangart tarzda
ürettiği birbirinden gösterişli ürünlerinin yanı sıra
proje bazlı çalışmalara da imza atıyor. Bu çalışma-
larınızın detaylarını bizimle paylaşır mısınız?
S.Y. :
Genellikle otel, villa ve konferans merkezi gibi
projeler yapıyoruz. O kadar geniş bir yelpazede hiz-
met veriyoruz ki düğün salonu projesine dahi imza
attık. Klasik ve avangart tarzda üretim yaptığımız
için ele aldığımız projeler de bu yönde şekilleniyor.
Arif Yüksel Mobilya yurt içinin yanı sıra yurt dışın-
da da önemli projeler gerçekleştiren bir firma. Bi-
raz da yurt dışı bazlı çalışmalarınızdan bahseder
misiniz? Hangi ülkelerle çalışıyorsunuz?
A.Y. :
Dubai, Katar, Kuveyt, Lübnan, Bahreyn başta
olmak üzere Arap ülkelerine; aralarında Özbekistan
ve Türkmenistan’ın da olduğu Türkî Cumhuriyetle-
rine ürünlerimizin satışını gerçekleştiriyoruz. Son
dönemde dünya çapındaki siyasi karışıklıklara ve
ekonomik daralmaya paralel olarak yurt içi bazlı ça-
lışmalarımıza ağırlık verdik.
“GENÇ NESİL BİR AN ÖNCE
SEKTÖRE KAZANDIRILMALI”
Arif Yüksel Mobilya olarak müşterilerinize el
işçiliğinin en güzel örneklerini barından mobil-
yalar sunuyorsunuz. Ancak gelişen teknolojiyle
birlikte mobilya sektöründe usta sayısı azalma-
ya ve el işçiliği yerini makine üretimine bırak-
maya başladı. Bu konu hakkında neler düşünü-
yorsunuz?
A.Y. :
Günümüzde mobilya atölyelerinde ne
yazık ki çırak yok. Dolayısıyla zamanı geldiğinde
sektörü bırakan ustanın yerine yenisini yetiştire-
bileceğimiz kimse bulunmuyor. El işçiliğinin ha-
kim olduğu bir üretimde ustanın maharetli elleriy-
le makine kesinlikle bir değildir. Örneğin; iki ağacı
birleştirdiğimizde veya bombeli bir kapağın üzeri-
ne oyma yapılırken devreye el işçiliği giriyor. Var
olan ustalarla üretime devam edildiği takdirde en
az 20 yıl makineye gerek duyulmayabilir. Ancak
bu süreçte genç neslin bir an önce sektöre kazan-
dırılarak yetiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
152




